BİLDİRİLER

BİLDİRİ DETAY

H. Aylin SEÇKİN
SANAT VE TASARIM EĞİTİMİNDE SOYUT DÜŞÜNMENİN ÖNEMİ
 
İnsanın toprakla bütünleştiği Neolitik çağdan itibaren soyut düşünce oluşmaya başlamıştır. Soyut düşünmek; Toprağı ekmek, o ürünü bekleme sürecinde doğayla bütünleşmek, zamanın doğasını kavrarken onun değişimlerine ayak uydururken gözlemin yarattığı hayal dünyasının gelişimidir. İnsanoğlu neden soyut düşünmeye ihtiyaç hissetmiştir? Neden yaratma isteği duyar? Neden bir şeyleri anlatma ihtiyacı hisseder? Neden anlama ihtiyacı hisseder? Neden soyut düşündürtmeliyiz? Bu soruları daha da çoğaltabiliriz. Bu soruların özünde insanın kendini biricik, tek hissetme arzusu yatar. Bu duygu insanlığın dünyada varoluşundan bu yana vardır. İşte bu duyguyu en iyi anlatan aracın bir şeyler çizmek, yazmak, oynamak olduğunu anladığı andan itibaren sanat insanoğlunun yaşamına girmiştir. İnsanoğlunu tek ve eşsiz yapan özelliğinin, bir sözcük, bir kavram veya bir olgu karşısında kendi soyut dünyasına dalarak alegorik bir yaklaşımla sanat eserine dönüştürmesidir. İlk duvar resimlerine baktığımızda, gördüğümüz sembolik dille kendini anlatma ihtiyacını anlarız. Günümüze geldiğimizde o dönemi ve dönemleri anlamlandırmamız insanoğlunun soyut düşünmeye ne kadar yatkın olduğunun kanıtıdır. Beynimizin soyut düşünmeyi anlamlandırmak için sanat ve tasarım eğitiminde, hatta gündelik hayatta sembolik dilden yararlandığını görmekteyiz. Sembolizm sanatın ve tasarımın dili olarak düşünülse de toplumun dilidir. Toplumda kendi içinde aslında sembolik dille konuşup anlaşmaktadır. İşte bu yüzdendir ki; soyut düşünmeyi yaşamımızın her anına yayıp, insanları sanata ve tasarıma daha yakın bir hale getirebilmek için eğitim sistemimizi soyut düşüncenin önemini algılatacak şekilde geliştirmekten geçecektir.

Anahtar Kelimeler: Soyut düşünmek, sanat, tasarım, eğitim



 


Keywords: